ACI

0

 

Bu acıya nasıl dayanılır?
Nasıl çok yakınında olup ta
Çok uzağında kalınır?

İster misin acı çekmemi?
İster misin hüzünlü şiirler yazmamı?
Dayanabilir misin bensizliğe?
Ya ben?
Dayanır mı bu yürek
Sensizliğe?

Senin olduğun bu şehirde
Nasıl sensiz kalınır?
Tanrım, bu acıya nasıl dayanılır?

Nereye dursam vuruluyorum düşlere,
Nereye koşsam içimdeki sarhoşluğuna kapılıyorum,
Taşlarla örülü her sokağın köşe başında,
Işıklara sorgulanıyorum,
Kelimeler var cebimde,
Yüreğimde cümleler güzelliğine,
İstermisin,
Pencereleri kuzeye bakan odamın duvarlarında,
Tuvallerden çaldığım yalnızlığı arıyorum,
Cilası yeni atılmış parkelere bırakıyorum gözlerimi,
Ve umuda yüklenişi suallerin utangaçlığında,
Yüzümü kimlerden kaçırıp,kimselerden saklıyorum,
Bilirmisin,
Yüreğimin kıyametlerinde suskunluklar dolaşıyor,
Ve çocukların elma şekeri haylazlığı,
Hani ekmek arası balık revaçta şimdi,
En çok gazetelerde ölüm haberleri okunuyor,
Kim ne oluyor da hayatında,kime ne anlatıyor,
Ne dursan duruyor zaman,
Ne koşsan koşuluyor,
Bilirmisin,
Sadece ayakkabı değil, yüreğim parçalanıyor,
Karşı kıyıdayım,
Numaralar var elimdeki kağıtta,
Ben yokluğuna bu kadar mı yaralıyım,
Hasretine bu kadar mı ayaktayım,
Bilmiyorum,
Gözlerime tüneyen akşamın renginde,
Kuşların ürkek bakışlarına saplanıyorum,
Hatırlıyorum da,
Neler söyletecekti bu dilsizlik,
Neler anlatacaktı belki de bir heveslik,
Ver elini Kıyıköy, Harbiye, Anadolu Kavağı,
Sarıyer, Ortaköy,
Ver elini bir kere de,
Ruhumu azad etsin bu belirsizlik,
Oysa ben barbunların renginde susuz bir rakı,
Ağlara takılan yosun rengi,
Kıyılarının karşısındayım,
Denizlerinin yalnızlığında,
Dalgaların tenimi okşayan,
Sabahlarımın puslu viran havasında,
Yanındayım,
Yokluğunda,

Sandığı açıyorum kilitlerin pasında,
Kalkıp eskimiş bir fotoğrafın yırtılan köşesinden,
Hesap tutuyorum,
Kafa tutuyorum zamana,
Soyut çırpıntısında yüreğimden sana,
Kelimeler yolluyorum,
Cümleler bırakıyorum uykularına,
Med cezire vururken kendini gece,
Yakamoz oluyorum,
Dokunamıyorum sana,
Dilimi mühürlerken kaybettiğim her hece,

Nereye dursam kayboluyorum aynalarda,
Nereye koşsam sensizlik,
Oysa tuttuğum notlar kayıp hayata,
Yaşlı bir martıyı öpüyor dudakların,
Ve Kent düşüyor kendi sahnesinde,
İpini ben çekiyorum,
Ben kesiyorum halatlarını gemilerin,
Sevdasına lacivert,
Sevdasına öpülen bütün gölgelerin,

Bir avuç çiviyle,
Mevsimin tahta merdivenlerine dayanıyorum,
Yasaklarımda suskunluğun,
Belkisi olmayan yokluğun,
Kırık ruhların çamurlaşan toprağında,
Robenson’un Cuması,
Huysuzluğun,
Yağmur’a münhasır,
Uykusuzluğun var cümlelerime zıpkın kesilen,
Bir avuç çiviyle,
Yalnızlığımı duvarlara terkeden,
Ya da,
Belkilerle çoğalan sonsuzluğun,

Bilirim,
El ayak çekilir zamanla,
Kentime eyvahlar karantinası,
Eski bir fotoğraf,
Ve bir köşesinde çaresizliğin sancısı,
Kırılmıştır artık uzaklığına yokluğunun aynası,
Bilirmisin,
Ben hala karşısındayım kıyılarının,
Sırtımda yaşamak ağrısı,

Bu cümleler,
Bu isimsiz nice kelimeler,
Dilsizliğime bıçaklanan geceler,
Ardından bana kalan,
Masumluğunun sessizlik takıntısı

Sen gittin
Hayatın öbür ucunda bıraktın beni
Issızlaştı şehir
Yetim kaldı şarkılar
Sen gittin
Ummanımı besleyen dereler gitti
Enlemler boylamlar
Ülkeler gitti
Şaşırdı yönleri kuzey ve güney
Demirden kavilik, yelden hafiflik
Savaşlar barışlar gitti

Sen gittin
Aşımın hamuru gitti
Sen gittin
Yapımın çamuru gitti
Sen gittin
Nisanın yağmuru gitti
Sen gittin
Dünyanın uğuru gitti
Söylesene ağzımın tadı mı kalır
Hangi beyaz keyif çatar çayımda

Sen gittin
aralandı sahte dünyam yokluğa
Bir yağ emmez çıkrık kolu hatıran
Sen içimde büyüdükçe, ben küçülüyorum
Adını kazıyamadı zaman
Nar tadından
Kar suyundan

Sen gittin
Devletim gitti
Sen gittin
Sen gittin
Servetim gitti
Sen gittin
İzzetim gitti
Sen gittin
Saadetim gitti
Yıkılmış bir hisar kaldı tevarüs
Bulutlara kan karıştı ardından

Sen gittin
Örtüm gitti
Açıktayım cascavlak
Muhteşem rüzgarlar dağımı yoklar
Tüm yangınlar beni yakar önce
Tipi bir yandan boran bir yandan biler dişini
Bende kalan en son yanını ister

Sen gittin
Elim gitti
Sen gittin
Dilim gitti
Sen gittin
Gülüm gitti
Baştan sona diken dolu gülistan
Yediveren suya saldı ıtrını
Kırağı düştü bülbüllerin sesine
Akreplere kaldı bütün türküler

Sen gittin
Kalakaldım tamtakır
Zenginliğim eteğinle sürüldü
Bir yığın suç, zillet bastı hanemi
Ateşten gömlek giydim, şerbet içtim kızılcık
Tacirlere bayram oldu gidişin

Sen gittin
Ben bittim

Ne olur
Benden uzak tutma nurunu
Nerde aşk varsa oraya yetişir elin
Yalnızlıklardan beni yine
Korursa sevdan korur ancak

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.