ÜZÜLME BOŞ VER

0

Ezmesin seni geçmiş, kendinden geçememişliğindir geçmiş… Birikip akıttığın, akıtıp biriktiğin, kendine kalamadığındır geçmişin… İşte ezmesin o seni. Unutmak gerekir belki de, hiç yaşanmamışçasına, yaşananları olur kılmaya çalışmadan vazgeçmek gerekir. Gidişime yaz bu son satırlarımı, yüreğine yaz, gözlerine yaz, umuduna yaz umutsuz faili meçhul aşklarını…
Gitti mi? Üzülme, boş ver, bil ki bir gün sen de gideceksin birinden. Bil ki bir gün sen de acıtacaksın yarası kabuk bağlayacak canı acıyanın… Sevmedi mi? Üzülme, boş ver… Bil ki bir gün sen de sevmeyeceksin yüreğini sana bağışlayanı, bir gün sen de insaf perdesini aralamaktan vazgeçip insafsızca acıtacaksın seven yârin bahtını…

Ezmesin seni geçmişin, sökmesin umutlarını. Bil ki nefes almakta zorlanıyorum, ama yüreğimde bir yumru vardı sanki onu kaybettim, sanki artık o yok, sanki artık her şey çok hafif… Nefes al bak, zor geliyor mu her şey, üstüne düşmüş de ağırlığında ezilmişsin gibi hissediyorsun öyle değil mi?
Öyle değil işte… Hangi yara vardır ki ilelebet seninle yaşayan? Çocukken düşmüştün, canın acımıştı, dizin kanamıştı, onun izi duruyor mu? Bir bak bakalım… O hâlâ oradaysa bil ki yaşadıkların da ondan farklı olmayacaktır. O nasıl dokununca acımıyorsa artık, şimdiki yaralarında dokununca iz olup bağrına basacaktır gönül yaranı. Bir şarkı dinledim, keman çalıyordu, o kemanı yüreğimde hissettim. Sonra bir başka şarkı dinledim, orada da keman vardı, o keman da yüreğimde çalıyordu. Anladım ki yüreğim kemandı, kemanın talihini yaşardı, kendi kendine inler, kendi kendine ağlardı. Anladım ki her insanın yüreği bam teline dokununca adeta bir kemandı. Dinle içindeki kemanı, bil ki geçmiştir geçecek olan…

Bil ki senden bile geçmiştir sen farkında olmadan. Buruşturup attığın, umutla bağlandığın, sarılmaktan korkarcasına yüreğinde yaşattığındır geçmişin… Geçmiş; kollarını açıp da senden geçmiş, daha neyi beklersin? Veda”nın mateminde kendisine kalamayıp kollarını açıp da sana son bir kez sarılıp gitmiş, bil ki bir gün sen de ondan gideceksin. Üzülme boş ver, çok mu sevdin bazılarını ve hak etmediler mi?
Bil ki senin de hak etmediklerin olacaktır. Sen kendini yaralı zararsız bir kuş mu zannettin?
Uçmayı bile beceremedin, küsme kendine, kapatma kapıları, unutma güneşin sana vaat ettiği bir aydınlık varsa eğer, o senin kendi aydınlığındır.
Kendini aydınlatmadan dünyaya ışık saçamazsın. Ağlıyorsun, gözlerin nemli… Ben de bilirim matemin kara nemini. Ağla, boş ver… Ağla şimdi…
Bil ki bir gün sevinç gözyaşları öpecekler gözlerinden, bir gün sevinçle ağlayacaksın baktığın pencerenden.

Bir gün hayata saçılacaksın, dört bir yanına haber salıp merhemi olacaksın.
Çok mu acıttılar canını, kırıldın mı? Boş ver… Bil ki sen de kanatıyorsun en derin yaraları.
Bir şey bitmişse eğer tek taraflı bitmez, iki taraf da çekilir gönül evinden, ışıkları kapatır ve gider.
Sen senden gideni yalnızca senden gitti mi sanıyorsun? O da kendisinden gitti, tıpkı senin kendinden gittiğin gibi… Her insan ayrılık türküsünde yapayalnız tokuşturur kadehleri kendi günahlarına.
Her insan bittiğinde gidendir aslında. O mu gitti, sen mi gittin, kalan kim giden kim boş ver, sorgulama… Giden de kalan da biten de başlayan da iki kişinin sustuğu yerde başlar.
Ne hayattır giden, ne sevdalı, ne de çaresizce bekleyen… Geçmiştir giden. Gittiyse çığ gibi büyüyen kalbinden, bırak gitsin… Üzülme boş ver, geçmişse giden, gitmeli geçen… Geçtiyse giden, üzülme boş ver…

Dilara AKSOY

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.