Yaşama Veda Demeti

1

Gün ağarmakta ufkunda bu isyanın…
Kaç yıldır karanlıktı sensiz bu şehir
Kaç yıldır hesapsız, sebepsiz bir bekleyiş,
Bağrına dayanmıştı biçare saatlerin…
(bitaneme…)
Penceresiz kalmak nedir, çocuktum ilk yaşadığımda, küçüktüm. Sonra ne oldu anlamadım, yaşar oldum tınıları. Korkar oldum bir insandan. kaçar oldum… susar oldum… “Duvarlar konuşmuyor anne”… Anlar oldum… Eğer bakacak bir dünyan yoksa neye yarar vâr olsa da penceren… görür oldum…
Nedir bu salık verilen acıların ardındaki duygular? Yok mu? Ya da yok mu oldu?
Anlamak ve anlatmak, bu muydu?..

Küçüktüm o zamanlar. Ayağımda hâla dün gibi hatırladığım pantolonum. Peslik pörçük. Muamma bir kalabalık içindeyim. Bakışlara anlam vermek zor. Her yer, herkes zorakî yaşıyor. Hareketler ağırlaşmış.Konuşmalar fısıltının ardına saklanmış. Her baktığım yüz acı bir gülücük atıyor bana. Anlam veremiyorum.
Sonra biri geliyor yanıma. Kucağına alıyor. O tel tel saçlarımı seviyor, okşuyor. Ve anlamını bilmediğim bir şey söylüyor: “Deden cennete gitti yavrum. ~Ölmedi.”
Ölüm! Neydi acaba. Kötü bir şey olsa gerek. Herkes ağlamaklıydı çünkü. Akşamında o günün, bir mezarlığa götürdüler dedemi. Bir tahta kutu içine koymuşlardı. Bilmediğim bir sürü harf yazılı örtüyle de sarmışlardı. Derken namaz kılınacağını öğrendim. Gittikçe anlar oldum ölümü. Yaşama veda demetini. Herkes yerini almıştı. En önde ise dedemi koydukları kutu duruyordu (adı, tabutmuş). Öyle bir sıra vardı ki, yaşlıdan gence son buluyordu. Bense toprakla oynuyordum. Kafamı çevirdiğim bir yerde ise bir taş dikkatimi çekmişti. Üstünde bir şeyler yazmaktaydı. Ama neydi, bilmiyordum (adı, mezar taşıymış). Veda bittiğinde, bir çukura gömdüler dedemi. Herkes var gücüyle üstüne toprak atıyor, kapatıyordu. İşte o anda, anladım ölümü, anlamak istemeden anladım. Kaçtım, koştum bilmediğim bir yere doğru. Ağlıyordum. Ve tüm hızımı korurken, bir taşa takıldım birden bire, düştüm. Dizim kanamaya başlamıştı. Acıyordu. Etrafıma bakındım. Kimsecikler yoktu. Tüm dünya ıssızlaşmıştı sanki. Küçüktüm, korkuyordum. Bir feryat duydum yakın bir dağa çarpıp geri dönen. Ve gittikçe çoğalan. Herkes anne derdi ya. Ben, dedemi söylemiştim. Parmağım kanasa, yaşlı gözleri titrer, unuttururdu tüm acıyı. Kucağına alır severdi. Ve takıldığım taşı döverdi. Dedem böyle biriydi. Kambur beli tüm güçlüklerin karşısında dimdikti. Fakat o da gün gelince, ölüme yenik düşmüştü.
Aradan yıllar geçti. Okul sıralarında 7 yılı ardımda bırakmıştım. Büyüyordum. Yaşım ilerledikçe, sanıyordum ki dünyaya daha çok saplanıyordum. Bir gün okul çıkışı, insanın hiç aklına getirmediği (getirmek istemediği) ama insana çok yakın olan ölüm, yine can evimden vurdu beni. Çok sevdiğim bir arkadaşım, topluluğa aldırmadan tüm süratini toplamış bir arabanın altında kalmıştı. Gözlerimle görmüştüm savrulduğu ânı. Sımsıkı tuttuğu çantasını hiç bırakmamıştı. Dona kalmıştım. Bir saniye bir ömre bedelmiş, anlamıştım. Hayat! Meğer ne acı bir gerçekmişsin sen. Her gün dünü yaşatan, dün de önceki günü… Gün gelip, son günü… Annesi, zavallı kadın, bir insan ne kadar gözyaşı dökebilir, yaşarken ölmekten! nasıl beter olabilir, görmüştüm acı da olsa. Yaşama veda demetinde, yerimi almıştım bu kez. En arkadaydım, ve tabuta gittikçe yaklaşmaktaydım. Ölen arkadaşım olması gereken yerde değildi, yanı başımda değildi, yaşaması gerekliydi, ama… ama hayatta da değildi… Bu kez, bir avuç toprak atan ben oldum çukura. Yüreğimden bir parçayı da söküp gömmüştüm yanına. Ağlamıştım. Sıkmıştım dişlerimi, Azrail’i parçalarcasına… Mezar taşını görmekten en çok o anda nefret etmiştim.
Şimdi bakıyorum da hayata, yaş ilerledikçe, hayata veda demetinde git gide en öne geliyoruz. Yaşlandıkça tabutun çehresi daha da büyüyor gözümüzde. Ne yazık ki, yaşlanıyoruz. Ve yıllar önceki bizler, yani çocuklar geliyor ardımızdan. Dedemin cenazesinde toprakla oynayan ben, bugün tabut omzumda ölümü taşımaktayım. Tıpkı ben hayatla oynarken, tabutu taşıyan insanlar gibi.
Gün gelip ölüm demetinde en önde olacağız fark etmeden. Kimilerine baba, kimilerine dede, kimilerine amca olacağız. Fakat hep çocuklar gelecek ardımızdan. Yarının büyükleri. Yani bugünün bizleri.
Ve ne yazık ki, ölüm olacağız bir gün. Veda demetinin tek sahibi. Belki de daha yaşanmamış onca hayatımız olmasına rağmen. Dün 5 yaşındaydım, bugün 18. Yarın 30, sonraki gün 70… Dedem öldüğü gün anlamıştım ölümü…

MURAT TAHTACI

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.