damla şöyle diyor:

0

Gidiyor musun diye sorma bana. Gönderen sensin. Ne terk etmeyi istedim seni, ne
de daha yaşamadığımız bu aşkın toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim
bende senin kadar endişeli… Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç
verirdin bana, ama inandıramadım seni. Sen sorgularken beni kafanda ben
gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir tek sözün bağlardı beni sana,
oysa sen hep susmanın koynunda…

        Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku teslim alır bedenleri de.
Sütten çıkmış ak kaşık değildim ama yalanı sokmadım iki kişilik
dünyamıza. O dünya ki bazen minicik bir odada bazen kentin ortasında
şekillendi. Nasıl da güzeldi… Zaten varsın diye her şey güzeldi ama sen
buna inanmadın. Ah bu sorular. Yaşamak varken sevdayı delice, niye boğarız
sorunlarla? Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben aşk dedikçe sen dur dedin. Ben
seninleyim dedikçe sen hayır dedin. Zaten az konuşan sen olumsuz ne kadar
sözcük varsa bulup çıkardın ortaya. Ben bir şey diyemedim.

        Ne kadar zarar vermişim sana meğer… Nasıl değiştirmişim seni.
Oysa hiç böyle düşünmemiştim. Kimseye zarar vermek istemem ben. Kimseyi
olduğundan farklı bir hala getirmek istemem. Ama öyel oldu işte. Demek ki
gitmelerin zamanı şimdi. Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı.
Ne sevişmelerimiz kalır aklında ne sevda sözlerimiz. Rahat değilim
diyordun ya rahat ol artık. Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı.
Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan…

        Gidişim yürekten değil, zorunluluktan. Sanma ki bu toy sevdayı
başka kimliklere taşırım. Sanma ki benden sakladığın gülüşleri
yalancı yüzlerde ararım. Seni de götürürüm yüreğimde. Yokluğunu
taşırım. Bulup bulup kaybettim seni. Ne yazık ki yoz-duman edemedim
kuşkularını, ne yazık ki kalamadın bana. Öpücüğümün kokusu kalacak
kapının eşiğinde. Kokladıkça bizi bir yanlışa mahkum ettiğini
anlayacaksın.

 _yinede sevdim onu_

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.