Seni yüreğimde öldürttüm her gece…

0

vaka-i cinayetler

Seni yüreğimde öldürttüm her gece ben ama yemin olsun ki bulamadım ellerimi kanına, yemin olsun ki ben öldürmedim seni…

Her gece başka aşklar kiraladım senin için ve tan vakitleri olduğunda sen ellerin elinde can verdin… dedim ya sana, ben öldürmedim seni. Kıyamazdım sana; sen bana kıymış olsan da. Ellerimi süremezdim tenine; sen giderken yüreğimi delik deşik etsen de…

Sen giderken yemin etmiştim ardından; gözyaşlarımı sahipsiz bırakmayacaktım. Son kez diz çökmüştüm kaderimin önünde; artık benim önümde diz çökecekti insanlar…Başımı arşa kaldırıp isyanlarımla suladım dualarımı ve antlar içtim bir daha yıkılmayacağım diye. Bu aşkın katilini cezasız bırakmayacaktım.

Artık geceden karaydı gözlerim ve kayadan sertti yüreğim. Vakti-saati gelmişti edilen yeminlerin. Çanlar ölümün için çalıyordu. Gözyaşlarımın yağmura karışmasına aldırmadan yürüdüm…

Ölüyordun….

Ben, her gece başka bir meyhanede senin için katiller arıyordum. Gözüme kestirdiğim adamlar gecenin sonunda nasıl bir katil olacaklarını bilmeden gülümsüyorlardı. Sonra bir beyefendi gibi gelip kibarca masama oturuyorlardı. Görmüyorlardı gözlerimdeki hüznü, bilmiyorlardı içimdeki nefreti. Şeytani fikirlerimle onları nasıl bir cinayete alet ettiğimi bilmiyorlardı…

Ve

Her gecenin sabahında farklıydı katillerin. Sen ölürken ben gözlerimi kapattım hep. Birazdan bitecek dedim kendi kendime, birazdan bitecek… Yumruklarımı sıktım her defasında, seni öldüren adama zarar vermemek için. Başımı ters tarafa çevirdim ölümünü görmemek için. Bir başkasının doğduğu tende sen ölüyordun. O yabancılar bende doğarken sen tenimde ölüyordun çok defa…

Seni, birkaç kahkahanın ardına ve o gecenin şerefine saklıyordum. Bilmiyorlardı onlar, bir enkazın altından çıktığımı. Karşılarında bir aşkın viranesinden çıkan, şeytana bile pabucunu ters giydirecek bir kadın olduğunu görmüyorlardı. Kalleş bir düşmandan daha tehlikeliydim ve onları keyiflerine kurban ediyordum.

O vakitlerde fahişe bir tanrıça gibi oluyordum. Her şeyin sahibi ben, her şeye hükmeden yine ben. Onlar birer kuklaydılar sadece ellerimdeki iplerle hükmettiğim.

Masumiyetimi takıyordum yüzüme, sonra sinsi bir yılan gibi koyunlarına sokuluyordum. Onlar bütün sevecenlikleri ile sarılırken bana, ben seni kusuyordum. Onlar parmak uçlarıyla dokunurken bana ben, seni giyiniyordum baştan ayağa. Farkında değillerdi; suç aletlerini sereserpe ortalığa bırakıyordum, anlamsızca bakıyorlardı; farkında olmadan öldürecekleri adamın suratına… ama hiçbirinin aklına düşmüyordu “neden?” sorusu…

Alkolün verdiği sarhoşluğun içindeyken büyük bir zevkle öldürüyorlardı seni. Her biri ne yaptığından bihaber, yüzlerinde tuhaf bir tebessüm… O anlarda içimi burkarak bir damla yaş süzülüyordu gözlerimden ama güçlü olmak zorunda olduğum geliyordu aklıma ve elimin tersiyle fark ettirmeden siliyordum gözyaşımı. Sonra cebimde sakladığım sahte gülümsememi takıyordum yüzüme…

Rahatlamış gibi yapıyordum ölümünün ardından ve güya keyifle bir sigara yakıyordum. Kimseye söylemiyordum o anda içimde kopan kasırgaları. Bağıra bağıra ağlamak istediğimi kimselere belli etmiyordum. Kimseler bilmiyordu içimdeki cinayete feryat figan ağıtlar yaktığımı. Sigarayla tıkıyordum çığlıklarımı ve çektiğim her nefesle içimdeki yangına su döküyordum…

Sabah ezanları okunmaya başlarken cinayet mahalini hızla terk ediyordum. Ardıma bile bakmadan uzaklaşıyordum. Katillerin yatağından usulca kalkıp, bedenimin sıcaklığını bir yastığın soğukluyla örtüyordum. Pılımı pırtımı kolumun altına alarak, parmak uçlarıma basarak çıkıyordum odalarından. Onları, parmak uçlarına bulaşan bir avuç kanla ve üzerlerine sinen bir tutam cinayet kokusuyla baş başa bırakıyordum…

Kasvetli odalardan çıkarken düşmanla alnımın akıyla savaşmanın mutluluğu oluyordu yüzümde. Seni siper alıp kendimi korumanın huzuru… bedenimdeki yara bereye aldırmadan ayaklarımı takibe başlıyordum, onlar; bu savaşta yediğim kaza kurşunlarını doğurmaya gidiyordu ben de peşi sıra takip ediyordum.

Dinsiz değildim elbet ben de. Bu yüzden cami avlusuna bırakıyordum bu cinayetlerden peyda olan fahişeleri… hepsi aşka düşman aileler tarafından evlat ediniliyordu ve ben seri katiller bırakıyordum bu aşktan ardıma.

Yavaş yavaş öldürtüyordum seni, sen farkında değildin. Sandın ki sana saplandım sandın ki artık yaşayamam…

Evet, çok fazla acıttın canımı, bir yanımı kesip aldın giderken. Sol yanıma inen felç beni uzun süre nefessiz bıraktı, yaşarken ölümün ne demek olduğunu öğrettin bana, en şiddetli depremleri yaşattın ama ölmedim ben ve yaşıyorum bir tek amaç için; soranlara o öldü diyebilmek…

Şimdi son nefesini verirken soruyorum sana;

Ölen mi katil, öldüren mi?

Ve…

İtiraf ediyorum; aşkını aforoz ettim ben, yüreğimdeki cennetten kovdum seni. Ben öldürttüm seni ve cehennemimden bir avuç yangın bıraktım sana gözyaşlarınla söndürmeye gücünün yetmeyeceği. Şimdi ömür-i billah iflah olma.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.