Adını Söyle Öyle Sus

0
Korkaklığımı zifiri bir karanlıkla örterek yazıyorum her şeyi…. 

Suçlu yüzümü, güçlü ifadelerle maskeliyorum… Ben’den olmayan bir kibirle,kusarak savunuyorum ben’i… Hak ettiğim haksızlığıma beraat bekliyorum… ‘Yani acizim,yani hatalıyım… Evet suçluyum!’dememek için,yalanca susuyorum ve tek renk bir müziğe, serseri sözleri ortak koşuyorum…

Deniz aşırı bir kasabada su katılmamış bir hayat, su berraklığında ama sudan bahanelerle araya nehirler yarmayan ve yaşartmayan sözler istiyordum! Hayat tecil edilirken, kasaba il oldu; deniz gözlerimde taştı.Bahaneler sudandı ama aramız nehirlerde boğuldu. Sözlerimin feri söndü, fire verdim cümlelerde. Cümle içinde yarım kaldım, sayfaya dökülemez oldum. Paha biçilebilir evredeki üniformalı yalnızlığımın apoletinde yeni bir yıldız istiyordum!

Yalnızlık, yeni bir konuşma biçimim oldu. Yalnızlığım, yan tarafımdı; yeri geldi, o da gelmez oldu. Ben bana kaldım. Kendime hükmettim rütbesizliğimle. Hükümsüz yalnızlığımı, yıldızlar arasında kaybettim. ‘Her yara tende bir iz için, hatırlanması yasak bir giz için kabuk bağlar.’ Bir kabuk bağlasa, çözeceğim yaratanları. Ben yaralarıma merhem değil, çocukluk sorularıma hümanist cevaplar istiyordum!

Zayi ettiğim evvelimi. Batin ahirlere zahir hayaller kurdum. Çocukluk sorularıma, ucuz Freud bilgilerimle cevaplar buldum. Yaralarımı, özedönük zekamla sardım. Yaratanları aramadım. Her şeyi, kanın akış yönüne bıraktım. Sılayı gurbete takas eden ve menzili zorlayan-sollayan yollara açılan;gizi-gizemi içinde yolculuklara çıkılan ve ara açan dar geçitler istiyordum! Aralardan geçtim, yolda kaldım. Ulaştığım yollar çekildi ayaklarımdan.

Vuslatı belli yolculuklarım, “şehirlerin özeti” otogarlara asılı kaldı. Yolsuz ve yolcusux yolculuklara, içimde çıktım. Ben kendimi, içimde kaybettim.” Buhran, dilimin kemiğini kırdı ve yamacına sığındım efendi’lere, yarınsız sözler söyledim makamında.” Er’meden evliya oldum, çatmadan derdiğim dergahımda, “ben de’liğim” suçumla aforoz edildim. Akıbetim kendime bırakıldı.Kardeş katline vacip gitmedi; sofuluğumun desturuyla yok saydım Fatih’in fermanını ve şimdi, her gün öldürüyorum aslımı.

Perva vaat eden dizelerle dize gelmeyecek kadar dizginsizdim de, şimdi, satırlayarak her bir harfimi, kendi şiirimde dizeleniyorum. Adımın iki parçalığı, doğuştan parçalanmışlığımın kanıtıymış da, ben, kısaca’lardan gidersem daha uzunca kalırımakıllarda ve ön ad yoksulluğum eksilir”sanıyormuşum” sadece… Kaç kişi adından kaybeder hayatını? Adını söyle öyle sus! Susmassam, sonra’mda neyi söyleyeceğim ki? 8 harflik adım, 8 ayrı dile çevrilse bile anlatıyor önce’mi. Adını söyle öyle sus!


Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.