Başarısız İhtilal …

0

Durgun bir su olup akması bekleniyor yüreğimden. serkeş yalnızlığıma çare arıyor herkes…  bu yalnızlığa en çok kendilerinin emek verip büyüklüğünü bilmiyorlar çünkü…

Sevdamı geçirmeye kederim gelmişti bir tek ve karşılarken, adına sevi demekte tereddüt ettiğim konuğumu, yanımda bir tek acemiliğim vardı… ama korkmadım yinede savrulmaktan, her yerinde çiçek açmasa da bir orman olmayı hak etmiş gözlere…

İntikamını avare dolaştığı sokaklarla işbirliği yaparak alıyor şimdi yüreğim. Vapurlarla, otobüslerle… gökyüzüne bakmayı ihmal etmeyişi bile bu intikam planının bir parçası. istese önünde duran beyaz kağıdı bayrak yapıp sallayabilir dünyaya…  o zaman diner belki bu ihtilal, diner bu kızılsız sonbahar, ama o beyazı da kağıdı da yazmaktan başka bir şey için kullanıyor, aynada kendine bakmayı öğrendiği günden beri…

Kurduğum bütün köprüler sular altında… topraklarımdan geçmekte olan bir kervan tarafından yağmalandı kentlerim… yükte hafif pahada ağır tek şeyimi, yüreğimi de götürdüler yanlarında… sanki bir dev kahvesini yudumlayıp içtikten sonra bir fincan gibi ters çevirip kapatmış bu şehri…  niyeti neydi şehrin başını döndürürken bilinmez ama şimdi fincanın içindeki lekelere anlam yüklemeye çalışıyor birileri… parmaklarındaki yüzükleri çıkarıp şehrin ters dönmüş yüzünün ortasına koymalarının kendilerine göre açıklanabilir bir sebebi vardır elbet …

Tanrıyla tanışıklığı çok eski olan bir çocuktu şiir… öyle diyordu kutsal kitaplar… camdandı dudaklarım ve kırıldılar, saydam bir ayrılık şiirini dinlendirirken… kırık dökük alt yazılar geçiyordu bir zamanlar, gittikçe çiğleşen bakışlarımdan… okunması güç yazılar… hızına ne ben yetişebiliyordum ne de karşımdakiler. hiç beceremediğimi bile bile yas tutmaya hazırlıyorum şimdi kendimi… birkaç gün daha veriyorum kendime, emanet bıçaklarla beklerken pusuda ölüm… son birkaç gün daha…

Kibrit çöplerine yüklenen anlamlara ağlamayalı çok oldu… bir ayrılığa, bir sevdaya, bir ölüme ağlamayalı da… artık ne bulutlarım sık sık yağmur yüklenmek için birbirleriyle gereksiz akrabalık ilişkileri kuruyorlar nede topraklarım çorak bir yalnızlığa bürünüyor yağmursuzluktan… NE MAVİSİ MAVİ GÖKYÜZÜNÜN, NE TANRISI TANRI…  eski bir aşkın gölgesinde serinlemek değil şimdi istediğim, sadece soluklanmak niyetindeyim…  kederim artık üzerime tam oturuyorken ve çevremdekiler hüzün renginin beni çok açtığını söylüyorken neden düş bozumlarından vazgeçeyim ki…

Göğü delip geçiyorken bir menekşe sesi, avuç içlerimde kalmıştı ya ellerinin insan kokusu, o kokunun çağrıştırdığı tüm anlamlar terliyor şimdi… mevsim yaz ondan olmalı…

Yolu bir şiire düşmemişler bilmez,  bazen sıradan görünen bir mısranın bıçak görevi gördüğünü…  gece başımda nöbet bekleyen bilmeceler mi öğretecekti bana bir aşk karşılığında dilediğim kadar sözcük alabileceğimi…

Aşkın şiirle düşman olduğu gün öleceğimiz gündür…
hazırla kendini sevdiğim!…
Hazırla…
başarısız bir ihtilale …

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.